Bir fidanı sularken içinin tazelendiğini hisseden insan minik bir canlıyı sularken neler hisseder? Yeşeren bir fidan gibi her an yeşeren bir harekete, ağızdan çıkan yeni seslere şahit olmak nasıl heyecanlandırır insanı? Sanki gördüğü en güzel filmi yaşayarak izliyormuşcasına huzurla şahitlik eder her ana. Peki her her zaman güllük gülistanlık mı olur bu süreç? Tabii ki olmaz, bazen telaşlanır bazen eli ayağına dolaşır bazense acaba gerçekten gerektiği gibi büyümesine vesile olabilecek miyim diye düşünür. Kimi zaman o telaşla çocuğa bir kapsül yutturmak istercesine tüm bilgi, tecrübe birikimini aktarmak ister bazense bir suyun üzerinde yüzdürmek istercesine özgürleştirmek ister. Bazense “ama daha ben annemin küçüğüyüm nasıl bu sürecin altından kalkabileceğim” diye iç geçirir.
Annelik, babalık her ne kadar bebeğin haberini almayla içi yerleştirilen hissiyatlarla doğal bir süreç olsa da bir o kadar da öğrenilen, her geçen gün üzerine birikim yapılan iki güzel mecra. Ondandır yeni anne, baba olduysak veya oluyorsak önce şöyle durup derin bir iç çekelim; yalnız değiliz, yaşadıklarımızı çoğu anne baba yaşıyor, çoğu yeni anne baba acaba eksikliklerim mi var diye düşünüyor, çoğuna çevre incinebileceği şeyler söylüyor. Kim ne derse desin biz evladımıza kıymet verip kendimizi geliştirmek için uğraşıyorsak evladımızın en güvenli limanı biziz, onun şu an bilgiden, oyunlardan, yüzde yüz doğru bakımdan daha çok bizim sıcaklığımızı, sevgimizi ve güvenli olduğunu hissetmeye ihtiyacı var. Bunları elimizden geldiğince hissettirmeye çalışıyorsak daha az telaşlanabiliriz çünkü yeni başladığımız bu sürecin en önemli aşamalarını bunlarla zaten tamamlıyoruzdur inşallah.🙂